26 Şubat 2008 Salı

Yılın En İyisi W910


Barcelona'da GSM Birliği (GSMA) tarafından düzenlenen 13. Dünya Mobil Ödülleri'nde Sony Ericsson Walkman telefon W910, Yılın Cep Telefonu seçildi. 2007'nin son günlerinde piyasaya sunulan Walkman telefon W910, müzikten 3 boyutlu oyunlara, videodan yüksek süratte internet erişimine dek tam anlamıyla eğlence için tasarlanmış bir model. W910'da ön plana çıkan özelliklerden Shake Control özelliği telefonu sallayarak oyunları oynamayı ya da şarkılar arası geçiş yapmayı sağlarken, SenseMe ise kullanıcıların ruh durumuna göre farklı müzikler seçmeyi sağlıyor. Telefonla birlikte hediye edilen 1GB Memory Stick Micro ise Walkman telefon W910'a 900'ün üzerinde şarkı yüklenmesini sağlıyor. "Böylesine popüler bir ürünün bu kadar prestijli bir ödülü kazanmasının gururunu yaşıyoruz." diyen Sony Ericsson Başkanı Dick Komiyama şunları söyledi: "Walkman telefon W910, müzik transfer ve yüklemesini çok kolay hale getiriyor. Üstelik bu model müziğin ötesinde oyun, video ve web için de mükemmel bir telefon."

BMW İnterneti arabanıza getiriyor


BMW, 2008 model bütün otomobillerinde kullanıcılara "Engelsiz İnternet" opsiyonunu sunmaya hazırlanıyor. Alman otomotiv devi BMW, Ultimate Driving Machine / (Sürülebilecek En iyi Makine) tanımını 2008 model arabalarında genişletmeye hazırlanıyor. BMW, Cenevre 2008 Otomobil Fuarı etkinlikleri dahilinde tanıtacağı sistem, tek bir buton ile bir çok özelliği kontrol etmeye olanak tanıyan iDrive ile kullanılabilecek. Araç içi internet olarak tanımlayabileceğimiz ConnectedDrive opsiyonu sayesinde EDGE bağlantısı üzerinden gerçek Internet deneyiminin müşterilerine sunulacağını belirten firma, bu sistemi kullanan ilk otomobillerin fuarın hemen ardından piyasaya sürülebileceğini duyurdu. World Wide Web diye tanımlanan gerçek Internet deneyiminin ilk defa dört teker içinde aracın bir parçası olarak kullanıldığını belirten firma, sistemin hareket halindeyken sürücü tarafından kullanılmasının engelleneceğini, sürücünün görüntüleyebileceği ekranın ancak ve ancak sabit şekilde durulurken aktif olacağını belirtti. Arka koltukta oturan yolcular için sistemin açık olmasının tehlike arz etmeyeceğini savunan BMW yetkilileri "Olur mu Allah aşkına arkadaşlar, sürücü sırf iki YouTube videosu izlemek için kafasını arkaya mı çevirecek yapmayın lütfen" şeklinde çıkıştılar.

24 Şubat 2008 Pazar

İris Güvenlik aracı

Geleceğin güvenlik kodları gözünüzde saklı

İnsan gözünün iris dokusundan kim olduğunu belirleme fikri on yıl önce sadece bilimkurgu filmlerine konu olabilecek iken, yakın zamanda hayatımızdaki bütün şifre, parola, kimlik ya da anahtar gibi güvenlik araçlarının yerine geçmeye aday.

internet teknolojileri gelişiyor. Dünya dijitalleşiyor. Tabi bu değişim yanında birçok sorunu da gündeme getiriyor. Bu sorunlardan en büyüğü güvenlik. Eskiden sadece binalarının çevresinde güvenlik önlemleri alan büyük şirketler günümüzde birçok dijital suçu da düşünmek zorundalar. Yani artık dijital ağlarının güvenliği de en az bina güvenliği kadar önemli. Sanal dünyadaki en zor problemlerden biri karşınızdaki insanın gerçekten kim olduğunun tespit edilmesi. Örneğin gelen e-postaların altındaki imzalar doğru mu? Ürün siparişi için verilen kredi kartı bilgileri gerçek mi? Yapılan başvurulardaki isimleri bir başkası kullanıyor olamaz mı? Günde milyonlarca dolarlık paranın döndüğü internet üzerinde sadece birkaç haneden oluşan şifreler nereye kadar yeterli olacak?

Bu ve bunun gibi soruların hiçbirine şu an için kesin yanıtlar verilemiyor. Sürekli bir endişe ve sürekli bir savunma durumu söz konusu, işte bu endişeleri ortadan kaldırabilmek için dünya üzerinde büyük bir sektör oluşmuş durumda. Biometrik güvenlik sektörü. Peki bu sektör güvenlik sorunlarına ne gibi çözümler getirebilir?

Şifre yerine parmak izi, kimlik yerine göz taraması

Şifreler çalınabilir ancak insanın parmak izi çalınamaz. Öyleyse neden şifre yerine parmak izi kullanmayalım. Kredi kartımın gerçek sahibinin kim olduğunu anlamak için imza ya da 3 haneli güvenlik numarası yerine iris kontrolü yapılamaz mı? Bu ve bunun gibi fizyolojik parametrelerin kullanıldığı alternatif çözümler gerçekten oldukça çarpıcı. Zaten bu konudaki çalışmalar tüm hızıyla sürüyor. Parmak izi taraması yapabilen klavye ve fareler üretiliyor, bankaların ATM'lerine iris taraması yapabilen cihazlar ekleniyor. Yani uzun lafın kısası şifre, parola gibi suiistimale ve hataya imkan veren sistemler giderek yerlerini parmak izi, iris tanıma gibi kaybedilemeyen, çalınamayan, bir yerde unutulması mümkün olmayan ve taklit edilemeyen biometrik ölçülerin kullanıldığı sistemlere bırakıyorlar. Hatta günümüzde çok yaygın olmamakla beraber insanı nefesinden tanımak için bile bir takım sistemler geliştiriliyor ve kullanılıyor.

Biometrik ölçüler

insan vücudunun sahip olduğu fizyolojik ölçüler "biometri" olarak biliniyor bu ölçülerin kaybolmaması, unutulamaması ve bir başkası tarafından kullanılamaması imkansız olduğu gibi taklit edilmeleri de çok zor Biometri üzerine geliştirilen teknolojileri kullanarak her ortamda kişinin el, parmak izi, ses ve göz gibi kısımlarının ölçerek tanınması mümkün. Böyle bir tanıma methodu diğer şifre ya da parola gibi çözümlere nazaran çok daha güvenli. Özellikle gelecek için düşündüğümüzde biometri uygulayıcılarının amacı insanların hiçbir kart, kimlik ya da anahtar taşımadan veya şifre ezberlemeden evlerinden çıkıp her türlü işlerini rahatça halledebilmeleri. Yani bu sistemlerin hayatın her alanına yayılması. Tabii ki devlet dairesinde imza atmak yerine parmağımızı ya da gözümüzü okutmak şu an için çok ütopik gelebilir ancak dünya üzerinde bu sistemlerin fiilen kullanıldığı bir çok çarpıcı örnek mevcut. Bu örneklerde en çok karşımıza çıkan teknoloji parmak izi sistemleri. Nedeni ise ucuz olması. Mürekkep bazlı olarak çok uzun zamandan beri kullanılan parmak izi taraması geçtiğimiz yıllarda dijital hale getirildi. Artık modem elektronik sistemler geleneksel parmak izi ölçümlerini nümerik kodlara çevirerek saniyeler içinde karşılaştırmalar yapabiliyor. Örneğin Arjantin, parmak izi kayıtlarını dijital bir hale getirmek için beş yıl süren bir çalışma sonucunda bir milyar dolar harcadı.

Parmak izinden sonra en yaygın olan yöntem ise el geometrisi. Elin bir kısmının veya tamamının (parmak uzunluğu gibi) taranmasını içeren bu yöntem, halen birçok havaalanında, ofislerde, fabrikalarda, okullarda, hastanelerde, nükleer güç merkezlerinde ve yüksek güvenlikli hükümet binalarında girişleri kontrol etmek amacıyla kullanılıyor. Bu teknolojinin en iyi bilinen örneği ABD'ye sık seyahat edenlerin göçmen sıralamasını kontrol altında tutan ve yedi büyük havaalanında bulunan INSPASS programı.

Bilimkurgu değil, gerçek!

Asıl geleceği ilgilendiren yöntem ise göz tarama sistemleri. Bir video kamera vasıtasıyla iristeki - gözün renkli kısmı - çeşitli noktalardan alınan ölçümler sayesinde kişi tanımlanabiliyor. Özellikle bilimkurgu filmlerinde izlediğimiz bu sistemler diğerlerine göre en güvenilir olanı. Tabii aynı zamanda en pahalı olanı da. Amerika'daki yirmi hapishanede personel, mahkum ve ziyaretçilerin kimlik tespitinde göz tarama sistemi kullanılıyor, iris tarayıcılar aynı zamanda İngiltere, Japonya ve ABD'de bazı bankalar tarafından ATM kullanıcılarının kimlik tespitinde de test aşamasında. Ayrıca Amerikan Havayolları yine aynı sistemi deneme amaçlı olarak iki havaalanına yerleştirdi.

Ülkemizde de bu sistemlerin bir çoğu halihazırda kullanılıyor ancak belli başlı problemler hala aşılabilmiş değil. Bu sistemlerin ülkemizde çok yaygınlaşamamasının en büyük sebebi ise çok fazla bilinmemesi ve tanınmaması. Türkiye çapında 1999 yılından ben biometrik güvenlik sistemleri ile ilgili çalışan Ergosis Güvenlik Sistemleri Genel Müdürü Alp Ozaman ile yaptığımız görüşmede Ozaman, bu sistemlerin kıymetinin 11 Eylül saldırılarından sonra daha çok anlaşıldığını anlattı:

"Biyometri bir çok yanıyla hayatımıza giren, giderek artan bir oranda girmeye devam eden ve bununla doğru orantılı olarak ta yaşamımızdaki önemini giderek arttıran bir teknoloji. Her ne kadar 11 Eylül olayları diğer tüm güvenlik teknolojileri ile birlikte biyometriye olan ilgiyi de birdenbire arttırdıysa da, biyometrinin geniş kitlelerin ihtiyaçlarına hitap eder derecede yaygınlık kazanmaya başlaması bu tarihin çok daha öncelerine dayanmaktadır. Örneğin, Amerika Birleşik Devletlerinin ülkede sürekli yaşamak isteyenlere verdiği yeşil kart için yaptığı sicil araştırması sırasında kişilerin parmak izlerini alarak yaptığı araştırmalar bunun bir örneğidir.

Çok uzak olmayan bir gelecekte her insanın sadece kendisine ait olan, kendisinden soyutlanamayacak özellikleri ile elektronik ortamlarda tanınabilmesine imkan oluşturacak olan bu sistemler, sağlayacakları fayda ve getirecekleri etkinlik ile temposu giderek artan yaşamlarımızda çok doğal kabul edeceğimiz bir kullanım yaygınlığına kavuşacaklardır. Anahtarların ortadan kalktığı, tüm kapıların bir noktaya bir saniye süre ile bakmamız sonucu açılacağı, internet bağlantısı ile sadece ufak bir kameraya bakılarak banka işlemlerinin yapılabileceği, bankoda uzun dakikalar beklemeden ve sayısız güvenlik noktalarından geçmeden sadece bir noktaya dokunarak uçağa binilebilecek, pasaport yerine seyahatlerde taşımak zorunda olduğumuz tek kimlik belirleyici belgenin gözümüz olacağı günler artık hayal değil."

Yine biometri konusunda görüşlerine başvurduğumuz, Türkiye'de hizmet veren sayılı firmalardan biri olan Koç Sistem Profesyonel Hizmetler Danışmanı Güney Seyhan da gelecekte biometrinin hayatın her alanında kullanılmaya başlayacağına emin konuştu:

"Son zamanlarda, özellikle Amerika Birleşik Devletlerinde, sonra tüm dünyada olmak üzere Ulusal Kimlik, Sosyal Güvenlik, Ehliyet, Pasaport, Havaalanı "Check in", Gözetleme, Hırsızlık Tespiti, Spor Karşılaşmaları Holigan Belirleme, Hapishane, Elektronik Ticaret, Bankacılık ve bunun gibi kimlik tanımlama veya kriminal tanımlamaya yönelik uygulamalarda Biyometrik Güvenlik Sistemleri ile ilgili birçok tartışmanın başlamış olduğunu göreceksiniz.

Hem küresel, hem de ulusal güvenlik kamuoyunun ilgi alanına yeni giren Biyometrik Güvenlik Sistemleri, çeşitli amaçlara uygun, iris Tanıma, Yüz Tarama, Parmak izi Tanıma ve sair teknolojiler sunarak güvenli erişimi kapsayan her alanda kullanım imkanı getirmiştir. Bu teknolojiler, uygun iş gücü ve uygulamalar ile biraraya getirilerek kullanılması sonucu, 21. Yüzyıl'a yakışır güvenlik platformlarının en ekonomik ve etkin biçimde ortaya çıkacağına emin olabiliriz."

Dezavantajlar

Ancak biometri teknolojisinin bazı dezavantajları da yok değil. Öncelikle konvansiyonel sistemlere göre artı bir donanım maliyeti getirdiği bir gerçek. Ancak günlük hayattaki birçok işlem giderek dijitalleştikçe, bankacılık işlemlerinin, alışverişin ve ihalelerin internet üzerindeki yoğunluğu arttıkça meydana gelecek dijital suçların yanında bu sistemlerin maliyetlerinin oldukça düşük kaldığı görülecektir. Maliyet dışındaki bir diğer sorun da biometrik ölçülerin değiştirilememesi. Örneğin bir kişinin şifresi çalındığında, o kişiden şifresini değiştirmesini isteyebilirsiniz. Ancak internet korsanları bir şekilde biometrik şifreleri de çözmeyi başarırsa o zaman kullanıcıdan parmak izini ya da göz irisini değiştirmesini isteyemezsiniz. Bunun dışında bir başka problem daha var. Bazı insanların parmağı, bazı insanların gözü, bazı insanların ise eli yok. İşte bu durum yüzünden herhangi bir biometrik tarama sistemini faaliyete geçiren bir kurum ya da kuruluşun herkesi bu sisteme dahil edemeyeceği de bir gerçek.

Biometrik tanıma sistemleri nasıl çalışır?

Biyometrik tanıma sistemlerinin çalışma prensibini şu şekilde özetleyebiliriz. Öncelikle kayıtlı bir imaj alınır. Bu imaj dijital koda çevrilir. Bu kod da gerekirse yapılan işleme göre şifrelenir. Bu çevrilen kod bilgisayara kaydedilir.

Daha sonra kullanıcı herhangi bir tarama cihazı vasıtasıyla kendini sisteme tanıtır. Ancak kullanıcı kendini tanıtırken, ilk önce sisteme tanıtılan kod ile aynı kodu veremez. Örneğin ortamın ışıklandırması, sizin bakış, açınız, parmağınızı veya elinizi koyma açınız, aletin veya parmağınızın kirliliği veya nemi gibi etkenlerden dolayı siz elinizi ya da gözünüzü her okuttuğunuzda birbirinden biraz farklı bir kod üretilecektir. Ancak sistem bunu çok fazla dert etmez ve orijinal kod ile o anda giriş yapılan kodu bir yüzde tutuncaya kadar karşılaştırılır. Sistemin güvenilirlik için düzenlenen algoritmasına bağlı olarak istenilen oran yakalandığında şahıs tanımlanır ve işlem için onay verilir. Bu şekilde sahtekarlık vakaları da minimuma indirilmiş olur. Eğer arka arkaya iki kod yüzde yüz aynı olacak şekilde sisteme gönderilmişse sistem, kodun çalındığından veya bir sorun olduğundan şüphelenir ve uyarı verir.

Parmak izi taraması yapabilen fareler, internet ve e-ticaret güvenliği için alternatif çözümler oluşturuyor.

Uygulama Alanları

  • Personel devam takibi

  • Otomatik para çekme makinelerinde kullanıcı tanımlama

  • Şube bankacılığı işlemlerinde kullanıcı tanımlama

  • Elektronik para transferlerinde kullanıcı tanımlama

  • internet bankacılığında kullanıcı tanımlama

  • Askeri kaynakların etkin takibi

  • Havalimanlarında check-in ve boarding işlemleri

  • Sınır kontrolü ve sınır kapılarından girişlerin kontrolü

  • Kombine bilet uygulamaları

  • Kredi/indirim kartı uygulamaları

  • Kurumsal ağ, kişisel bilgisayar ve taşınabilir bilgisayar güvenliği

  • Kiralık kasalara erişim güvenliği

  • Binalara, tesislere ve ofislere erişim güvenliği

  • Satış noktası terminallerinde (POS) kullanıcı tanımlama

  • Çek onaylama işlemlerinde kullanıcı güvenliği

  • Hesap açma işlemlerinde kimlik tespiti

  • Hastanelerde ve sigorta kuruluşlarında hasta takibi ve kimlik saptama

  • Devlet dairelerinde, kamu hizmetlerine yönelik kayıt takibi

  • Elektronik ticarette kullanıcı tanımlama

  • Elektronik bilet satışı

  • Özel kiosk işlemlerinde kullanıcı tanımlama

  • Çağrı merkezlerinde kimlik saptama

BioProblem

insanların parmak izi ya da iris şekilleri eşsiz olabilir ancak bu makinelerin onları kolayca ayırt edebilecekleri manasına gelmez. Her sistemin kendine göre bazı problemleri mevcuttur.

Yüz taraması: İnsanların yüz hatları yaşları ilerledikçe değişebilir. Mimikler, duruş açısı ya da gözlük gibi bir çok etken de makinelerin hata yapmasını sağlayabilir.

Parmak izi: İnsanların %2'sinin çeşitli nedenlerden dolayı parmak izleri yoktur. Ayrıca derinin durumu da parmak izini az da olsa etkileyen bir faktördür.

El taraması: El geometrisi ile çalışılırken yüzük, bandaj, yara bandı ya da eldiven gibi maddeler zorluk çıkartabilir.

İris taraması: En sorunsuz sistem budur Aynı sonuca ulaşma oranı neredeyse imkansızdır. Tarayıcı sistemler lens ve gözlükten etkilenmez. Ancak donanım maliyeti pahalıdır.

Ses taraması: İnsanın sesi yaşı ilerledikçe ya da sağlık sorunlarından dolayı değişikliğe uğrar. Ayrıca insanın sesini kendi isteğiyle de değiştirmesi mümkündür.

Çin bir ''en'' 'e daha imza atıyor.

Çin, Dünyanın en Büyük Manyetik Santralini Kuruyor...

Çin, dünyanın en büyük barajı, boğaz köprüsü derken şimdi de dünyanın en büyük manyetik rüzgâr gücüyle elektrik üreten santral topluluğunu kuruyor...

Çin Uluslararası Radyosu'nun haberinde, söz konusu santral topluluğunun inşasına, bugün ülkenin güneydeki Hu'nan eyaletinin Yiyang kentinde başlandığı kaydedildi. Haberde, Çin'in geliştirdiği, manyetik rüzgâr gücüyle elektrik üreten bu santralin, manyetik teknolojiye dayanarak, hızı saniyede 1,5 metre olan hafif rüzgârla elektrik üretebildiği belirtildi.

35. Cenevre Uluslararası İcat Fuarı'nda altın madalya kazanan bu buluşun şu an Çin'in 10'dan fazla şehrinde ve dünyanın 50'yi aşkın ülke ve bölgesinde kullanıldığı ifade edildi.

Ev teknolojisinde similatör devri

Simulatörler gözünü evlere çevirdi

Gelişen teknolojiler, askeri ve eğitim amaçlı kullanılan simülatörlerin evlerimize kadar girmesinin önünü açıyor. Üreticiler için simülatörlerin birebir gerçeği yansıtması en önemli etken. Simülatörler bu yüzden, son kullanıcıların evlerinde golf oynayabilmelerini, snowboard yapabilmelerini hatta en ağır uçakları dünya göklerinde evlerinin rahatlığında uçurabilmelerine olanak sağlıyor.

Ren İç ve Dış Ticaret tarafından Türkiye’de satışa sunulan ProTee Golf Simulatörü de bu örneklerden yalnızca bir tanesi. Bu simulatörde golf, basit bir PC oyunundan çok, gerçek golf sopası ve golf topu kullanılarak oynanan gerçek zamanlı ve etkileşimli bir oyun halini alıyor. Yüksek performanslı bir bilgisayar, topa vuruş açısını ve hızını hesaplayarak sonucu büyük bir ekrana yansıtıyor. Sistemin göze çarpan en yeni özelliklerinden bir tanesi de modüler olması. Oturma odasına bile kurulabilen bu paket için sentetik çimden imal edilmiş sensörlü taban ve gerçek golf sopası da kullanıcıya sunulabiliyor. Kullanıcıların pencere ve cam eşyalar için endişelenmesine gerek yok çünkü toplar da isteğe bağlı değişebiliyor.

Ren’den Çağlayan Yılmaz, simulatörlerin ev ve garajlarda kullanabileceğini bunu dışında eğitim ve eğlence amaçlı olarak da golf klüplerinde, otellerde, konferans salonları gibi diğer bir alanlarda da değerlendirebileceğini belirtiyor. Yılmaz, “Golf dışında birey ve kurumlara Formula 1, snowboard ve kayak gibi hizmetler de sunuyoruz” şeklinde konuştu.

Çorumlu Mucitten tasarruf yöntemi

Elektrikten büyük tasarruf ettirecek

Çorumlu mucitten, herkese derman olacak poreje. Daha önce trafiğin hızlandırcak projesiyi geliştiren Hüseyin bu sefer daha iddialı. Peki elektrikten nasıl tasarruf edeceğiz?


Elektrikten büyük tasarruf ettirecek Daha önce NTV tarafından düzenlenen Türk Mucit projesine Kenan Bıyıklı ile katılıp Ankara Bölgesi 2’ncisi olan Hitit Üniversitesi Endüstriyel Elektronik 2’nci sınıf öğrencisi Hüseyin Avşar, yeni bir proje geliştirdi.

Önceleri trafiğin hızlanmasını sağlayan bir proje de geliştiren Avşar’ın bu yeni projesi ile elektrikte tasarruf sağlanacak.

Birçok alanda tasarrufa gidilen günümüzde böyle bir projeye ihtiyaç olduğunu dile getiren Hüseyin Avşar, projeyi oluşturan makine sayesinde evlerde ve küçük iş yerlerinde büyük öçüde elektrik tasarrufu sağlanacağını söyledi.

Stator motor rotoru tekniği ile geliştirilen makine, öncelikle yüklenen enerji ile çalışıp daha sonra otomatik sistemi sayesinde kendi ve entegre edildiği mekanın elektrik enerjisini ürettiğini ifade eden Avşar makine hakkında şu bilgileri verdi: “Öncelikle şebekeden elektrik alan makine, üzkendinde bulunan iki akümülatörü şarj ediyor. Şarj ettikten sonra invert erinden birinci akümülatör motora enerji gönderiyor ve motor elektrik enerjisini mekanik enerjiye çevirerek, Alternatörü harekete geçiriyor. Alternatörde mekanik enerjiyi elektrik enerjisine çevirerek, invert üzerinden alıcıya ulaştırıyor. Aynı zamanda alıcı bağlantısına paralel olarak, enerjisini otomatik sisteme verip, sistemin kendi içerisinde işlemesini sağlıyor.”

Bu proje ile ülke ekonomisine katkıda bulunmayı amaçladığını söyleyen Avşar, var olan enerjiyi belirli bir süreliğine keserek, stator motor rotoru tekniği ile enerjiyi ürettiğini ifade etti.

21 Şubat 2008 Perşembe

Nanobotlar insanları daha akıllı kılacak


Yapay zeka konusunda uzman Amerikalı teknoloji adamı Ray Kurzweil, 2029 yılına kadar, vücuda yerleştirilerek zeka ve sağlığı artıracak minik cihazlar sayesinde, makinalar ve insanların bir bedende birleşeceklerine inandığını söyledi.

Kurzweil, Amerikan Bilimsel İlerleme Vakfı'nın yıllık toplantılarında yaptığı açıklamada, bu öngörüsünün insanın uygarlığının bir parçası olduğunu söyleyerek, "Ama bu akıllı makinaların bizim aklımızı ele geçireceği anlamına gelmiyor" dedi.

Makinaların zaten insanların yaptığı yüzlerce şeyi, insan aklı seviyesinde, hatta bazı sahalarda daha iyi şekilde yaptıklarını söyleyen Amerikalı mucit, teknolojinin yapay zekayı insan seviyesine getirebilecek donanım ve yazılıma 2029'a kadar sahip olacağını belirtti. "Zaten insan makina uygarlığında yaşıyor, teknolojiyi fiziksel ve akli ufkumuzu genişletmek için kullanıyoruz, bu daha da gelişecektir. Kılcal damarlar yoluyla beynimize dek gidebilecek nanobotlar, nöronlarımızla doğrudan etkileşecek" diyen Kurzweil, nanobotların insanları daha akıllı kılacağını, daha iyi anımsamalarını sağlayacağını ve sinir sistemi aracılığıyla sanal gerçeklik oluşturabileceğini söyledi.

Kurzweil, Amerikan Ulusal Mühendislik Akademisi'nin 21. yüzyılda insanlığın önündeki büyük teknolojik gelişmeleri tanımlaması için seçtiği 18 bilim ve teknoloji insanından birisi.

Beyin gücüyle çalışan oyunlar yolda


ABD-Avustralya ortak şirketi Emotiv'in ürünü olan özel başlık, beyindeki elektriksel faaliyetleri yakalayıp kablosuz bağlantı yoluyla bilgisayara gönderiyor.
Böylece oyunu oynayan kişi, sanal ortamda kontrol ya da kumanda çubuğu olmaksızın doğal ve sezgisel olarak hareket edebiliyor. İnsan beyni yaklaşık 100 milyar sinir hücresi ya da nörondan oluşuyor; bunlar sinirsel uyarıları elektrik yoluyla ya da kimyasal olarak iletiyor.

Başlık, sinirsel faaliyetleri okumak için elektroensefalografi ya da EEG adı verilen bir yöntem kullanıyor. Halk arasında beyin elektrosu çekme diye de adlandırılan ve yaklaşık 100 yıldır kullanılan bu yöntemle beynin bir çok çalışma bozukluğu tespit edilebiliyor. Başlık temel olarak beyin dalgalarını okuyup bunları bilgisayar oyununu yönetecek komutlara çeviriyor. Emotiv şirketinin Genel Müdürü Tan Le, bu başlığın oyunlardaki sanal karakterlerin duygusal tepkilerini daha gerçekçi yapacağı görüşünde. Bu yöntemin yeni olmadığını söyleyen Le, herkesin kullanabileceği şekilde ve oyun oynamak için ilk defa piyasaya sürüldüğünü ifade ediyor.

Epoc adı verilen teknoloji sayesinde bir çok yüz mimiğini yapmak mümkün. Örneğin oyuncu gülümsediğinde, göz kırptığında ya da yüzünü ekşittiğinde başlık bu mimikleri algılayıp oyundaki karakterin yüzüne aktarabiliyor. Ya da oyunda bir başka karakteri öldürdüğünüzde güler ya da mutlu olursanız, sanal karakteriniz sizi duyarsızlıkla suçlayabiliyor. Bu mimikler ya da eylemlerin sayısının 30'u aştığı belirtiliyor. Oyunculara sadece düşünce gücüyle sanal ortamda eşyaları hareket ettirebilmek düşüyor. 299 dolara satın alınabilecek bu aygıt, hareketleri algılamak için bir jiroskoba ve bilgisayara takılı USB ile bağlantı kurmasını sağlayacak kablosuz iletişim teknolojisine sahip.

19 Şubat 2008 Salı

Tutankamon’un yüzü canlandırıldı


Eski Mısır firavunlarından Tutankamon’un mumyası tomografi ile taranarak yüzü bilgisayarda yeniden yapılandırıldı.

Tutankamon’un bilgisayarda yaratılan resmi, firavunun Eski Mısırlı ressamlar tarafından yapılan portrelerine şaşırtıcı bir benzerlik gösteriyor. Eski Mısır’da bebek yüzlü olarak resmedilen firavunun robot resmi de ergenlik çağında bir genci andırıyor. Tutankamon 18 yaşında nedeni belirlenemeyen bir şekilde ölmüştü.

BEBEK YÜZLÜ FİRAVUN
Bilgisayarda oluşturulan resim ile 1922 yılında İngiliz antropolog Howard Carter’ın firavunun mezarında bulduğu altın heykel arasındaki ciddi benzerlik bilim insanlarını şaşırttı. Uzmanlar bunu Eski Mısır’da resim sanatının son derece ilerlemiş olmasına bağlıyor.

Bilgisayar resminde, Tutankamon sakalsız yüzü, yumuşak hatları, küçük çenesi ve çocuksu görüntüsüyle dikkat çekiyor. Tutankamon göz kalemiyle yüz hatlarını güçlendirmek makyaj yapıyordu. Tutankamon’un güçlü ve uzun üst dudağı, firavun hanedanının kalıtsal bir özelliği olarak kabul ediliyor.

1.700 ADET RESİM ÇIKARILDI
Fransız, Mısırlı ve ABD’li bilim insanlarının katıldığı çalışmada, 3 bin 300 yıl önce yaşamış olan firavunun tomografiden elde edilen bin 700 adet görüntüsü harmanlandı. Mısır Antik Tarih Konseyi Zahi Havas, elde edilen nihai fotoğrafın Tutankamon’un Güneş Tanrısı olarak resmedildiği rölyeflerdeki portrelerine benzediği belirtti. Firavun Tutankamon’un öldüğü sırada sağlıklı olduğu ve 1.68 m boyunda olduğu belirtildi.

AYAĞINDA KANGREN VARDI
Firavunun mumyası 5 Ocak 2005’te mezarından çıkarılarak tomografisi çekilmişti. Tomografi çalışmaları bir yana, bilim insanları 9 yaşında tahta çıkan Eski Mısır’ın bu firavununun esrarengiz ölümünü aydınlatamıyor. Bilim ekibi Tutankamon’un başına sert bir cisimle vurularak öldürüldüğünü savunan teoriyi doğrulamaya yönelik bir kanıt bulamadı. Ancak genç firavunun ölümünü açıklayacak yeni bir bulguya ulaşıldı.

Tutankamon’un sol bacağını kırdığı ve kırığın deriyi yırtarak bir yara açtığı belirlendi. Bilim ekibi, firavunun bu yaradan enfeksiyon kapmış olabileceğini veya kırığın kangrene dönüşmüş olabileceğini vurguluyor.

ÖLÜMÜ SIR PERDESİ

Tutankamon’un bedeninin 1968’de röntgeni çekilmiş ve kafatasında bir çatlak tespit edilmişti. Bu bulgu firavunun başına vurularak öldürüldüğü şeklinde yorumlanmıştı. Tutankamon’un, kendisinden önceki firavunun lağvettiği çoktanrılılığı geri getirmeye çalıştığı için öldürüldüğü sanılıyor. Bir diğer açıklama da, genç firavunun kendinden sonra başa geçen başkumandanı Ay tarafından öldürüldüğünü ileri sürüyor.

17 Şubat 2008 Pazar

Sağlam sabit disk: Transcend StoreJet 2.5 Mob

Transcend, StoreJet 2.5 mobile ile darbelere son derece dayanıklı olan bir sabit disk sunuyor...

Sağlam sabit disk: Transcend StoreJet 2.5 Mob

Transcend'e göre MIL-STD-810F normlarına uyuyor.
Transcend, StoreJet 2.5 mobile ile darbelere son derece dayanıklı olan ve Amerikan ordusunun standartlarına uyan bir sabit diski pazara sunuyor.

Sürücü toz, su sıçramasına karşı korumalı, çarpmaya dayanıklı ve 40 ila 70 derece arası sıcaklıklarda herhangi bir zarar görmeden durabiliyor. StoreJet çalışmak için gerekli elektriği bağlandığı USB kablosundan alabiliyor. Üreticinin verdiği veri transferi oranı ise saniyede 480 MBit.

Kutu içeriğine yedekleme yazılımı StoreJet dâhil edilmiş. Kullanıcı diski PC'ye bağladığı anda bir tuşa basarak yedekleme işlemini başlatabiliyor.

Ürünün 160 GB ve 250 GB'lık sürümleri şu anda mevcut. 320 GB'lık bir sürümün üretimi de planlanıyor.

Toshiba HD-DVD üretimini bırakıyor


Toshiba'nın HD-DVD üretimini bırakacağına dair çıkan dedikodular basın tarafından teyit edildi...

Toshiba HD-DVD üretimini bırakıyor
Japon basınında çıkan ve Toshiba'nın HD-DVD üretimindeki çabalarına son vereceğini bildiren haberlerin doğruluğu kesinleşti. Elektronik üreticisi her iki üretimini de sonlandıracak: HD-DVD oynatıcı ve PC-sürücü üretimi. Japon yayımcıya göre bu hareket Toshiba'ya milyon dolarlara mal olacak. Toshiba her ne kadar gelen şikâyetlere cevap vermese de yakında resmi bir duyurunun yapılması bekleniyor.

Eğer bu geçiş doğruysa HD-DVD'nin sonu, tarihteki format savaşları arasında en çabuk pes etme olayını temsil edecek ve savaşın tüm ganimetleri rakip Blu-ray'e kalacak. Formatın çabuk düşüşünü tetikleyen Warner Bros'un CES etkinliğinde Blu-ray'i destekleyeceğini söylemesi ile oldu.

Warner Bros'un kararına kadar iki formatta rekabete sıkı bir şekilde dayanıyordu. Blu-ray tipik bir biçimde Pioneer, Samsung ve Sony gibi donanım üreticilerin desteğini arkasına almıştı fakat HD-DVD oynatıcıların düşük fiyatı ve Microsoft'un Xbox 360 ile verdiği resmi destek buna karşı koymuştu.

Yahoo fiyaskosu Microsoft'ta kelle aldı


Microsoft'un, şubat ayının başından beri, gündemin ön sıralarından düşmeyen Yahoo teklifinin fiyasko ile sonuçlanması, yazılım şirketinin başarısız gördüğü yöneticilerini işten çıkarmasına neden oldu.

Microsoft, sonuca ulaşmayan Yahoo teklifinin hemen arkasından bazı yöneticilerinin işine son verdi. Microsoft'un görevine son verdiği yöneticiler arasında şirketin karlılığı sürekli azalan internet tarafını toparlaması için getirilen Steve Berkowitz de yer aldı.

Windows Vista Pazarlama Bölüm başkanı ile mobil yazılım yönetici pozisyonlarındaki yöneticilerinde işine son verildiği operasyona, Microsoft tarafından bir açıklama yapılmamasına karşın, şirketin Yahoo'yu satın alarak, internet arama ve reklam pazarında Google üstünlüğüne son verme hamlesinin neden olduğu yorumları yapılıyor.

15 Şubat 2008 Cuma

İşte Dünyanın En Ucuz Cep Telefonu


Otomotiv devi Tata'nın 2 bin 500 dolarlık 'dünyanın en ucuz arabasını' üretmesinin ardından, Hintli mühendisler şimdi de 'dünyanın en ucuz cep telefonlarını' alım gücü kısıtlı insanların beğenisine sunmaya hazırlanıyor. 'Halkın telefonu' adı verilen teknoloji harikalarının fiyatı sadece 20 dolar.

The Times gazetesinin haberine göre, Hintli Spice şirketler topluluğunun geliştirdiği ucuz cep telefonları, dünyadaki emsalleri arasında en düşük fiyatlı olması nedeniyle dikkat çekiyor.

Önümüzdeki yıl 10 milyonun üzerinde satış rakamı elde edeceklerini belirten Spice Başkanı Bhupendra Kumar Modi, ucuz telefonlar sayesinde dünya pazarında beşinciliğe kadar yükseleceklerini söyledi.

Spice, dünyanın en ucuz telefonları önümüzdeki aydan itibaren Asya pazarlarına sokacak. Spice yetkilileri 10 dolarlık telefonlar üzerinde de çalışılmakta olduğunu, çok daha ucuz telefonların üretileceğini kaydediyor.

İletişim sektörünün dünyada en hızlı geliştiği ülkelerden birisi olan 1.1 milyar nüfuslu Hindistan'da 870 milyon kişi cep telefonu kullanıyor.

En Gözde Teknolojik Oyuncaklar


Geçen yılın en çok ilgi gören elektronik cihazı, Nintendo Wii oyun konsolu oldu. Bilişim dünyasının önde gelen portallarından Cnet, geçen yılın en çok ilgi gören 10 elektronik cihazını açıkladı.

Nintendo'nun yeni nesil oyun konsollarından olan Wii, oyunseverleri sanal gerçekliğe bir adım daha yaklaştırıyor. Bağlandığı televizyonun üzerine yerleştirilen algılayıcının, oyunseverin elindeki kablosuz kumandanın 3 boyutlu hareketlerini tespit ederek oyunu yönlendirmesi temeline dayanan Wii oyun konsolu, 2007 yılını birinci sırada kapadı.Yaklaşık 10 yıllık bir geçmişi olan Sony'nin PlayStation oyun konsolunun son nesli ''PlayStation 3'', geçtiğimiz yıl en çok talep edilen ikinci ürün olarak yer aldı. Konsol, yüksek grafikli oyunları ve titreşimli kumandasıyla oyunseverlerin en çok tercih ettiği ikinci konsol oldu.Cnet'in araştırmasında LG'nin Voyager serisi cep telefonu VX-10000, dokunmatik ekranı, klavyesi, televizyon izleme özelliği, internet tarayıcısı, 2 Megapixel kamerası, bluetooth ve müzik dinleme özellikleri ile kullanıcıların en çok istediği ürünler arasında 3. sırada yer aldı.Cnet'in araştırmasına göre 2007 yılında kullanıcılar tarafından en çok istenen diğer elektronik cihazların adı ve türü şöyle sıralandı:

4. Apple iPhone : Cep Telefonu
5. AT&T Tilt : Cep Telefonu & Cep bilgisayarı (PDA)
6. Panasonic DMP-BD50 : Blu-Ray Disk okuyabilen film oynatıcı
7. Monoprice 5*1 HDMI Switcher : HDMI özellikli cihazlar için mikser
8. Dell XPS M1710 : Dizüstü bilgisayarı
9. Panasonic TH-42PX60u : HD teknolojili plazma televizyon
10. Apple iPod Nano : Portatif müzik/video dinleme/izleme cihazı

Otomobillerde Konuşacak


Yeni geliştirilen bir teknoloji sayesinde otomobiller seyahat sırasında topladıkları yol bilgilerini hem sürücüyle hem de trafik yönetim merkezleri ile paylaşacak.

AB 6. Çerçeve Programı kapsamında çalışmalara başlayan Com2React Konsorsiyumu’nun projesinden, sürücüler ve trafik yöneticilerinin yanı sıra itfaiye ve ambulanslar da yararlanacak.

Com2React’ın internet sitesinden derlediği bilgiye göre, proje ile Vehicle-to-Vehicle (V2V) iletişim adı verilen yazılım sistemine sahip ve bir çok algılayıcı ile donatılmış olan araçlar, kötü hava şartları, bozuk yol, trafik kazaları ve buna benzer bilgileri toplayarak sürücüyü alternatif yollara yönlendirecek. Yazılım, topladığı bilgileri diğer araçlar ve trafik merkezleri ile de paylaşacak.

Com2React Konsorsiyumu’nun, Münih ve Paris’de yapılan denemelerde başarılı olduğu, söz konusu proje sayesinde bir çeşit "Sanal Trafik Kontrol Merkezi"nin de kurulmuş olacağı belirtildi. Sanal Trafik Kontrol Merkezi, kendisine gelen bilgiler doğrultusunda hareket halindeki araçların şoförlerine yerel trafik bilgileri ve güvenlik uyarılarında bulunabilecek.

Henüz ticari olarak piyasaya sürülmeyen ve GPS (Uydu), GPRS (Cep telefonu), WiMAX (Genişbant internet) gibi iletişim sistemleri üzerinden çalışabilen sistemin, yaygınlaştıktan sonra fiyatının düşmesi de bekleniyor.

Yeni bir cep telefonumuz oldu: DUALITY


Dünyanın dev cep telefonu üreticileri yeni ürünlerini Las Vegas'taki CES 2008'de görücüye çıkartırken; dün İstanbul'da Türkiye'nin yeni cep telefonu markası Dual Infinity ve ilk ürünü DS7700'ın tanıtımı yapıldı.

Dual Infinity Yönetim Kurulu Başkan Vekili Aşkın Çakım, Tandoğan Holding yöneticilerinin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda, firmanın ilk ürünü DS7700'ü de tanıtıldı. Markanın 10 milyon dolarlık yatırımla kurulduğunu söyleyen Aşkın Çakım, "Hazırlıklarımızı iyi yaptık. Ürünlerimizi tasarlamadan ve özelliklerini belirlemeden önce ülkemizdeki cep telefonu kullanıcılarının ürünlerinden bekledikleri özellikleri ve rakiplerimizin ürünlerini iyi gözlemledik. Ürünlerimizi Çin'de BenQ-Siemens gibi markalara üretim yapan firmayla çalışıyoruz. Fakat telefonlar üzerindeki donanım ve yazılım tasarımları bize ait. İlk ürünümüz olan DS770'ün çift SIM kart kullanabilen bir telefon. Tasarım olarak rakiplerine göre en küçüğü ve özellik bakımından da en güçlüsü. Mayıs ayına kadar pazarda 5 ürün daha satışa sunacağız. Ürün portföyümüzdeki cihazlar tüm segmentteki kullanıcılara hitap ediyor" dedi. Bu yılın sonunda 40 milyon dolar ciro beklediklerini belirten Çakım, her segmentte yüzde 3 büyüme beklediklerini söyledi. Dual Infinity'nin İlk etapta 7 noktada servis vereceğini belirten Çakım, "Servis hizmetinde Nokia'nın distribütörlerinden NETCEL ile çalışıyoruz. İlk etapta 7 noktadan servis vereceğiz fakat, bu sayıyı kısa sürede 40'a çıkarmayı hedefliyoruz" dedi.



5 yıl sonra üretim Türkiye'de
Ege Serbest Bölgede yatırım için alınan lisans dahilinde 5 yıl içinde cihaz üretiminin de Türkiye'de gerçekleştirilmesini planladıklarını belirten Dual Infinity Yönetim Kurulu Başkan Vekili Aşkın Çakım, Türkiye'de sadece cep telefonu değil, 2008 yılı içerisinde Dual markasını taşıyan LCD televizyon, monitör, dizüstü bilgisayarlarının da satılacağını belirtti. İlk etapta markanın bilinirliğini arttırmak istediklerini söyleyen Çakım, "İlk etapta cep telefonlarımızda gündemde olacağız. Gerekli tanıtım çalışmalarının ardından Dual marka diğer ürünlerimizi de tüketicilerin beğenisine sunacağız. Fiyat olarak baktığımızda, ürünlerimiz üzerinde yenilikçi özellikleri, rakiplerimize göre daha ucuza sunuyoruz. Çift sim kartla çalışan ürünümüzü 580 YTL'ye satılacak. Tüketiciler önümüzdeki günlerde Dual markasını taşıyan 79 YTL'lik cep telefonlarını da bulabilecekler. Genç, dinamik, satıştan gelen kişiler olduğumuz için istekler ve pazardaki yenilikleri biliyoruz. Yıl içinde satışa sunacağımız ve büyük ses getireceğini düşündüğümüz diğer bir ürün de hem cep telefonu hem de analog televizyon olarak kullanılabilen ürünümüzün olacağını düşünüyorum" dedi.

Tek telefona sığamayanlara
Siyah renkte üretilen ilk ürün DS7700, 2 sim kartı aynı anda çalıştırmasıyla ön plana çıkıyor. 105x47,5x15.3 mm ebatlarında tasarlanan ürün üzerinde 2 mega piksel dijital kameraya yer verilmiş. 2 inç büyüklüğünde QCIF LCD ekranı bulunan DS7700, son dönemde piyasaya sunulan üzerinde aranılan MP3 ve Mpeg4 çalar özelliklerini de üzerinde barındırıyor. BMP, JPEG, GIF, PNG resim formatlarını destekleyen Türkiye'nin yeni telefonu DS7700, MID, IMY, WAV, AMR, AAC, MP3 gibi geniş ses formatı desteğini de üzerinde barındırıyor. Micro SD hafıza kartı bulunan ürün Türkçe haricinde İngilizce, Almanca ve Rusça dil desteğine de sahip. DS7700'ın satış fiyatı ise: 580 YTL

Desteklediği şebeke: 850-900-1800-1900 GSM / EDGE
Batarya tipi: 800 mAh Li-ion
Ekran: 2 inç LCD (QCIF) 176 x 220 piksel

Kamera: 2.0 MP
Video kaydı: Mevcut
Resim formatları: PNG, JPG, GIF, BMP
Ses formatları: MP3, WAV, AAC, AMR, MID, IMY
Bellek tipi: Micro SD

Mp3 çalar: Mevcut
Video oynatma: Mevcut
Webcam özelliği: Mevcut
Bluetooth: Mevcut
Oyunlar: Mevcut
Oyun yükleme: Mevcut
Melodi: Polifonik, MP3
Diğer özellikler: Çift SIM kart, WAP, JAVA, Dual Surround
Konuşma süresi: 200-300 dakika
Bekleme süresi: 80-120 saat
Ebatlar: 105x47.5x15.3 mm
Ağırlık: 95 gr

13 Şubat 2008 Çarşamba

İşte Facebook 'u Yıkacak Türk


Google, Facebook'a karşı kozunu oynamaya hazırlanıyor. Hem de bir Türk yazılımcının geliştirdiği siteye destek vererek. Bu haber, 50 milyon kişiyi ilgilendiriyor.Her ne kadar ülkemizde bilinmese de www.orkut.com, Google'da çalışan bir Türk geliştirici tarafından hayata geçirilen bir proje.

Facebook'tan daha önce açılmış olmasına rağmen, tüm dünyada beklediği ilgiyi görmese de Brezilya gibi Güney Amerika ülkelerinde, internet kullanıcıları neredeyse bu siteden çıkmıyorlar ve resmi sözlüklerine "Orkut" kelimesini bile eklediler. Google, bu sitedeki ışığı görmüş olacak ki, tüm geliştiricileri, Orkut için uygulama yapmaya davet ediyor.

Kadınlara Müjde!


Hong Konglu ve Avustralyalı bilim adamlarının ortaklaşa geliştirdiği yönteme göre giydiğimiz kumaşlar kendi kendini temizleyebilecek, böylece yıkama sorunu ortadan kalkacak. Kumaşın üzerinin, her biri insan saçından 2 bin 500 kez daha küçük olan titanyum dioksit nano partiküllerinden oluşan ince bir tabaka ile kaplanacağı, daha sonra güneş ışığına maruz kalan küçük partiküllerin havadaki oksijen ile birlikte reaksiyona girip, kiri yok edeceği açıklandı. Yöntem, pamuk, ipek, yün gibi doğal elyaflardan yapılan kumaşlar için kullanılacak.

Aynı yöntem, kendi kendini temizleyen camların yapılmasını da sağlayabileceği belirtildi. Yıkama sorununu ortadan kaldıran bu yöntem, bir kesim tarafından büyük bir keşif olarak nitelendirilirken tüketici koruma dernekleri ve hükümet kumaşın kendi kendini temizleme özelliğinin insana ve çevreye zarar vereceği düşüncesinde.

Maillerinize Dikkat Edin


IT güvenlik uzmanları istenmeyen e-mail (spam)'da hızlı bir artış gösteren Rusya'nın ABD'den sonra tüm düya bilgisayar ağına spam mail bulaştıran ikinci ülke olduğunu söyledi. Tüm spam maillerin üçte biri ABD ve Rusya'dan kaynaklanıyor. Türkiye'de en çok spam mail yayan 12 ülkenin yer aldığı listede altıncı sırada.

SophosLabs küresel spam yakalama ağı Rusya'da bulunan bilgisayarlardan yayılan spam maillerde hızlı bir artış olduğu uyarısında bulundu. Tüm spam maillerin yüzde 21,3'ü ABD'den kaynaklanırken, yüzde 8,3'ü de Rusya'dan kaynaklanıyor. Çin, Brezilya ve Güney Kore'den sonra da Türkiye yüzde 3,8'le altıncı sırada yer alıyor.

Sophos güvenlik uzmanı Carole Theriault yaptığı açıklamada, "Spam neslinin en kirli iki ülkesi ABD ve Rusya. Dünya e-mail trafiğinin üçte birini bu iki ülke kirletiyor. Bu ülkelerde bulunan bilgisayarlar yeterince güvenlik önlemleri alınmamış. Hackerlara kolaylıkla sisteme girip spam yaymalarına izin veriyor." dedi. Avrupa ve Asya ülkeleri spamdan korunma konusunda diğer bölgelere göre daha başarılı.

Tüm dünyada yaygınlaşan internet ve iletişim ağı ile birlikte spam maillerde kullanıcıların en büyük sorunu olmaya devam ediyor. Gelişmelere göre spam mailleri değiştiren hackerlar geçen hafta en çok mortgage krizi ile ilgili spam üretmiş. ABD'den geçen hafta yayılan spamların yüzde 10'unu bu krizle ilgili. Bir kaç ay önce de internet üzerinden reklam amacı taşıyan istenmeyen e-mail gönderen bir kişi 2 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.

En fazla spam mail yayan 12 ülke

1. ABD: yüzde 21.3

2. Rusya: yüzde 8.3

3. Çin: yüzde 4.2%

4. Brazilya: yüzde 4.0

5. Güney Kore: yüzde 3.9

6. Türkiye: yüzde 3.8

7. Italya: yüzde 3.5

8. Polonya: yüzde 3.4

9. Almanya: yüzde 3.2

10. İspanya: yüzde 3.1

11. Meksika: yüzde 3.1

12. İngiltere: yüzde 2.5

Diğer ülkeler: yüzde 35.7

32 MB ADSL Geliyor!


Türk Telekom'dan kullanıcılara müjde... Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Türk Telekom Satış Direktörü Aydın Çamlıbel, proje için 60 milyon YTL bütçe hazırladıklarını bildirdi.

Bazı basın organlarında ''Türk halkının Avrupa'nın en pahalı internetini kullandığı'' şeklinde haberler yer aldığına dikkati çeken Çamlıbel, ''Avrupa'ya göre çok iyi fiyatlardayız. Son aylarda internet ücreti gerçekten çok düştü. Şu anda 4 megabayt (MB) hızındayız.

Türk Telekomünikasyon Kurumunun yeni projelere onay vermesi durumunda altyapı çalışmalarını güçlendirerek 32 MB'ye ulaşıp, Avrupa'nın en hızlı internet hizmeti sunan firmaları arasına gireceğiz. Bütün projelerimiz hazır'' diye konuştu.

12 Şubat 2008 Salı

E-posta Stres Yaratıyor


İskoçya'da yapılan bir araştırmaya göre; işyerinde elektronik postaların çok sık kontrol edilmesi çalışanların sinirlerini bozuyor. Psikologlar elektronik postaların belli zaman dilimlerinde kontrol edilmesini öneriyor.

İki üniversitenin ortaklaşa yürüttüğü araştırmaya katılan 200 kişiye, elektronik postalarını ne kadar sık kontrol ettikleri soruldu. Katılımcıların üçte birinden çoğu, gün içinde aldıkları elektronik posta sayısı nedeniyle gerildiklerini dile getirdi.

Çoğu kadın olan bazı katılımcılar, bazen bir saat içerisinde 40 defa elektronik postalarına bakmak durumunda kaldıklarını ve bu nedenle strese girdiklerini dile getirdi. Sonuçları değerlendiren psikologlar ise, elektronik postaların daha az ve önceden belirlenmiş saat dilimleri içinde kontrol edilmesini önerdi.

Sanal Vurguna 184 Yıl Hapis


Şirketlerin internet adreslerine virüslü iş başvuru maili gönderen ve bu yolla banka hesaplarına ulaşan 10'u tutuklu 12 kişi hakkında 184 yıla kadar değişen hapis cezaları istemiyle dava açıldı. İstanbul Mali Şube Müdürlüğü tarafından bir süre önce gerçekleştirilen "Kale" simli operasyonda gözaltına alınanlarla ilgili yürütülen soruşturma tamamlandı. Kredi kartı dolandırıcılığı yaptığı iddiasıyla 9 ay cezaevinde yatıp çıkan hacker Mustafa B.'nin de aralarında bulunduğu 10'u tutuklu toplam 12 kişi hakkında, "Cürüm işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek ve bu örgüte üye olmak, bilişim sistemlerine girmek, hırsızlık, sahtecilik, başkasına ait kimlik bilgilerini kullanmak" suçlarından dava açıldı.

'FOTOĞRAFI TIKLAYIN'

İddianamede, hackerlık yapan Mustafa B.'nin, Mehmet Ö., Neslihan E., Ahmet K. ve Süleyman K. ile birlikte internet bankacılığını kullanan müştekilerin hesap şifrelerini çözdükleri ve çekilen paraları kendi adamları olan diğer 7 şüpheli adına yatırarak örgüt kurdukları ifade edildi. Savcı iddianamesinde şüphelilerin virüslü mailleri, "sekreterara.com, ozelsekreter.net, ozelsekreter.com" siteleri aracılığıyla müştekilerin maillerine e-posta gönderdiklerini belirterek, "Mailde sekreter olarak iş arayan bir kızın kişisel bilgilerine erişmek için kızın fotoğrafının tıklanması istenmektedir. Tıklama yapıldığında fotoğrafın altına gizlenmiş virüs dosyası harekete geçerek o bilgisayarda yapılan interaktif bankacılık işlemleri şüphelilerin web adreslerine gönderilmektedir" dedi.

BİRBİRLERİNE HAVALE YAPTILAR

Mağdurların interakif hesap işlemlerini ele geçiren şüphelilerin, daha sonra kendi fotoğraflarının yer aldığı sahte nüfus cüzdanlarıyla birbirlerine havale yaptıkları, banka dekontların açıklama yazana kısmına da iş ödemesi, fayans veya takım elbiseler ödemesi gibi ifadeler kullandıkları belirtildi.

Kredi kartlarını yeniden kodladı

Mustafa B. hakkında daha önce kredi kartı dolandırıcılığından dava açıldı. 9 ay hapisten sonra serbest bırakılan Mustafa B.'nin "Encodem" cihazı ile kredi kartlarını yeniden kodlayarak kullanıma açtığı belirlenmişti. Mustafa B.'nin böylece milyarlarca lira haksız kazanç sağladığı iddia edildi.

Sadece Anne-Babayı Arayan Cep Telefonu


Amerika’da iki yıl önce piyasaya çıkan ve 1 milyon adetten fazla satan, kullanıcıları arasında Madonna ve Angelina Jolie’nin evlatlık oğlu Maddox’un da bulunduğu çocuk cep telefonu Firefly, Türkiye’ye geleli iki ay olmasına rağmen, 3 bin adet sattı. Fiyatı 169 YTL olan telefonda, sadece ebeveynin izin verdiği numaralar aranabiliyor.

Amerikan futbolu kaskından üretilen ve kırılmaz özelliğe sahip olan telefon yekpare parçadan oluştuğu için özellikle ‘İçinde ne varmış’ diye kurcalayan afacanların, telefonun parçalarını yutmasını da engelliyor.

Firefly, Türkiye’ye Turkcell’in en büyük dördüncü bayii olan MEP İletişim tarafından getirildi Mustafa Pamuksüzer, Haluk Kanpak ve Ayhan Sezer tarafından 1999 yılında kurulan MEP İletişim, Turkcell ürünlerinin dağıtım ve satışının yanı sıra Motorola’nın da Türkiye distribütörlüğünü yürütüyor. MEP İletişim Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Timur Kaya, “Ürün Türkiye’ye 2007’nin ekim ayında geldi. Türkçeleştirme ve tanıtım çalışmalarının ardından piyasaya yeni sunduk sayılır. Getirdiğimiz telefon 5-9 yaş için. 9-13 ve 13-17 yaş için de iki model daha getireceğiz. Yeni modellerle birlikte bu yıl içinde 50 bin adetlik satış öngörüyoruz” dedi.

YAŞLILAR VE YABANCILAR ÇOK SEVDİ

Türkİye’de yaşayan yabancı uyruklulardan da ‘Telefonun İngilizce mönüsü var mı?’ diye talep aldıklarını anlatan Timur Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Müşterilerden gelen telefonlardan yaşlı anne ve babaları için de Firefly’ı satın aldıklarını öğreniyoruz. Basit kullanım mönüsüyle yaşlı ve yabancılar telefona ilgi gösteriyor.”

Çocuk telefonu Firefly’ın karnesi

Telefonun 12 melodisi, 7 ayrı renkte ekran ışığı ve 5 farklı animasyonu var.

Kılıftan araç şarjına kadar rengarenk aksesuarları

5-20 YTL arasında satılıyor.

Firefly, Turkcell, Avea ve Vodefone’la uyumlu olarak çalışıyor.

Telefonun yanında direkt 112’ye bağlanan acil durum tuşu bulunuyor.

Yalnızca anne - babaların kullanabildiği özel şifreli menüsüyle tanımlanabilen 20 numara ve isteğe bağlı olarak devreye sokulabilen arama kısıtlaması özelliği var.

Telefonun üzerinde anne ve baba figürü yer alıyor. Böylece çocuk okuma yazma bilmese bile resme bakarak, direkt annesini veya babasını arayabiliyor.

İnternette Yeni Bir Dönem Başlıyor


Dünyanın en büyük parçacık fiziği laboratuarlarından olan İsviçre'nin kenti Cern'de kainatın şifresini çözmeye yönelik deney için geri sayım devam ederken, bilim dünyasındaki heyecan da giderek artıyor. Cern'in oluşturduğu bilgi miktarı devasa boyutları nedeniyle günümüz internet altyapısı üzerinden aktarılmasını imkansız hale getiriyor.

Bu nedenle Cern uzmanları aynı www konusunda olduğu gibi internet kullanımında da yeni bir sayfa açmış durumda. Bu sayfanın adı kısaca GRID (Şebeke). Bu modelde dünya üzerinde milyonlarca bilgisayar birbirine bağlanarak süper bir bilgisayar oluşturuluyor. İsteyen herkes bu süper bilgisayarın gücünü kullanabiliyor. Kullanımı halen bilim ve kamu çevreleriyle sınırlı olan GRID'in yakın zamanda internet kullanım alışkanlıklarımızı temelden değiştireceği tahmin ediliyor. Çünkü bu sistemde artık evinizdeki internetin yada bilgisayarınızın gücü önemini yitirecek. Artık ortak süper bilgisayar ile internet kat kat daha hızlı hale gelecek.

Cern'de işlerin yolunda gidebilmesi için özellikle bilişim alanına önemli yatırımlar yapılıyor. LHC Projesi kapsamında nisan ayından itibaren etkin hale geçecek olan ve aralarında Atlas dedektörünün de bulunduğu toplam 4 dedektörün çalışabilmesi için çok güçlü bilişim altyapısına gerek duyuluyor.

Ayrıca bu 4 dedektörün açığa çıkaracağı bilgi selini kontrol ve değerlendirmek için ise ayrıca özel yazılımlarla destekli bilişim altyapısına ihtiyaç var. Bu nedenle Cern'de dünyanın en hızlı 100 bin bilgisayarının birbirine paralel bağlanmasıyla oluşturulan süper bir bilgisayar gücü bulunuyor. Ancak bilgisayar gücü ve hızı yapılacak işin doğası gereği başlı başına yeterli olmuyor. Cern Bilişim Bölümü Başkanı Wolfgang von Rüden'in verdiği bilgilere göre Cern'in yıllık ürettiği bilgi miktarı 15 petabyte'ı (15 milyon gigabyte = 7.5 milyar A4 sayfası yazı) aşmış durumda. Yeni Atlas dedektörünün devreye girmesi ve temmuz ayında proton çarpışmasının (Büyük Patlama deneyi) gerçekleşmesi halinde bu rakamın 20-25 petabyte'a çıkması gündeme gelecek. Büyük Hadron Hızlandırıcısı (LHC) Proje Koordinatörü Dr. Markus Nordberg'e göre LHC Projesi'nde çalışan bilimi nsanlarının durumu aynı Kristof Kolomb'a benziyor.

Lee, 'www'yi buldu, şefi çağın icadı internet için 'muğlak' dedi!

Lee, 'www'yi buldu, şefi çağın icadı internet için 'muğlak' dedi!
CERN, faaliyet alanı nedeniyle teknolojinin sınırlarını zorluyor. Cern'li uzmanlar bilgisayarlar üzerinde bulunan büyük miktarda bilgiyi dünyanın farklı bölgelerindeki diğer bilgisayarlarla paylaşılır hale getirmek için yeni bir sisteme ihtiyaç duyduklarını fark etti. O dönemde Cern'de çalışan İngiliz mühendis Tim Berners Lee bugün World Wide Web (www.) olarak tanıdığımız sistemi geliştirdi ve interneti büyük bir bilgi deposu haline getirmeye yönelik ilk adımı attı. Ancak Lee'nin Mart 1989'da Cern'de sunumunu yaptığı projesi dönemin proje yöneticileri tarafından pek etkileyici bulunmadı. Öyle ki Lee'nin www raporunu okuyan şefi Mike Sendall bilgileri inceledikten sonra ön sayfanın üst kısmına, "Muğlak ama heyecan verici" ifadesini not olarak düştü.

CERN'de keşfedilen ve tüm dünyada kullanılmaya başlanan www adresleme sistemi internetin en önemli standartlarından biri haline geldi.

7 Şubat 2008 Perşembe

En Temiz Su Nerededir?


Doğada saf su kuramsal bir kavram. Suda hemen hemen her madde çözündüğü için, su doğada hep başka maddelerle karışmış halde bulunuyor ve sadece havada buhar halindeyken doğal olarak temiz oluyor. Ancak, temiz olan su yağmur, kar ya da su halinde yeryüzüne düşerken geçtiği kirli hava tabakalarında bulunan gazlarla, tozlarla radyoaktif serpintilerle ve mikroplarla karışarak atmosferin kirlilik derecesine göre az ya da çok kirlenerek saf su olmaktan çıkıyor.

Kirli su o kadar sinsi bir düşman ki asla kendini belli etmiyor. Bardakta gördüğünüz suyu içmeden önce düşünmeniz gerekiyor. Temiz mi, kirli mi? Emin olmanız şart çünkü normal koşullarda yaşamın kaynağı olan su, kirlendiğinde ölüm nedeni olabiliyor. Suyun kendine özgü yapısı kirli olup olmadığının anlaşılmasını zorlaştırıyor. Hidrojenle oksijenin oluşturduğu bu basit yapıda her şey erir, içine karışmasının istemediklerimiz ne yaparsak yapalım suyla bütünleşir.

Yılın İlk Tam Ay Tutulması 21 Şubatta


Bu yıl gerçekleşecek iki ay tutulmasından ilki 21 şubatta tam ay tutulması şeklinde meydana gelecek. Ayın bakır renge dönüşeceği bu gökyüzü şöleni Türkiye'den de izlenebilecek. Ankara Üniversitesi Rasathanesi'nden edindiği bilgiye göre, tam ay tutulması, dolunay aşamasındaki ayın tamamen kararması anlamına geliyor.

Türkiye'den de izlenebilecek olan bu muazzam gök olayı 20 şubat'ı 21 şubat'a bağlayan gece, Türkiye saati ile 02.36'da başlayacak. 05.01'de gerçekleşecek olan tam tutulma yaklaşık 50 dakika sürecek.

Tutulma başlangıcında güney-güneybatı yönünde ufuktan yaklaşık 40 derece
yükseklikte görülecek olan Ay, tam tutulma başlangıcında batı yönünde ufuktan yaklaşık 15 derece yükseklikte olacak.

Tam tutulmadan saat 07.09'da çıkacak olan Ay, 06.38'de batacak, bu nedenle tutulmanın sonu Türkiye'den izlenemeyecek.

21 şubatta gerçekleşecek tam Ay tutulması Kuzey ve Güney Amerika, Afrika
ve Avrupa kıtalarından da izlenebilecek.

Sabaha karşı gerçekleşecek olan tam tutulma evlerden izlenebileceği gibi Ankara Üniversitesi Rasathanesi'nde uzman gözlemcilerin eşliğinde de izlenebilecek. Tam tutulma ile ilgili detaylı bilgiye http:rasathane.ankara.edu.tr adresinden ulaşılabilecek.

Ay tutulması

Ay, Dünya'nın çevresinde; Dünya da Ay ile birlikte Güneş çevresinde yörünge hareketleri yaparken Güneş'e dönük olan yüzleri aydınlık, öbür yüzleri de karanlık olarak görülüyor. Karanlık tarafta uzayda birer gölge konisi oluşuyor.

Ay, Dünya'nın gölge konisine girdiğinde Ay tutulması, Ay'ın gölge konisi Yer üzerine düştüğünde ise Güneş tutulması meydana geliyor. Ay tutulması sadece Ay Dolunay evresindeyken Dünya'nın gölgesinin bir kısmından geçerse gerçekleşiyor.

Tam Ay tutulması esnasında Ay'ın tümü Dünya'nın tam gölge bölgesinden geçiyor ve bu olay Ay'ın görünen renginin değişime uğramasıyla hemen göze çarpıyor.

Ay tutulması dünyanın yuvarlak olduğunun gözlemsel bir tespiti olması bakımından da ilgiyle izleniyor. Çünkü Ay'ı örten dünyanın gölgesi olduğundan gölgenin biçiminden hareketle Yer'in şekli belirlenebiliyor.

Ay tutulmasında Ay'ın dünyaya dönük yüzü kızıl bir renge bürünüyor. Bu kızarmış ışımın incelenmesiyle yer atmosferi hakkında, atmosferin kimyasal pozisyonu ve atmosferdeki toz miktarı gibi ayrıntılı bilgi edinilebiliyor.

"Cep Telefonu Olmayanlar Azınlık Olacak"


Dünya'da bu yıl ilk kez cep telefonu olanların sayısının olmayanların sayısını geçeceği bildirildi. BM'ye bağlı Uluslararası Telekomünikasyon Enstitüsü'nün (ITU) aylık dergisinde yer alan bir yazıda, "bu yılın başlarında nüfus içinde cep telefonu kullanımı oranının yüzde 50'ye ulaşmasının beklendiği" bildirildi.

Bu, 3.3 milyardan fazla kişinin cep telefonu sahibi olması anlamına geliyor.

ITU, cep telefonu hizmeti veren şirketlerden alınan bilgilere dayanan bu rakamlarda, birden fazla cep telefonu olanların fazla telefonlarının dikkate alınmadığını ve kimi şirketlerin kendi abone sayılarını abartmış olabileceğini bildirdi.

Gelişmekte olan ülkelerde cep telefonu sahibi olanların sayısının hızla arttığı, yalnızca Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin'de geçen yıl 1 milyar kişinin cep telefonu olduğu kaydedildi.

2000'de, dünya nüfusunun yalnızca yüzde 12'sinin cep telefonu vardı.

Facebook 'un Arkasında Kimler Var ?


Dünyanın en popüler sosyal ağı Facebook'u öğrenim gördüğü Harvard Üniversitesi'nde arkadaşlarıyla iletişim kurmak için oluşturan Mark Zuckerberg, bugün dünyanın en büyük şirketlerinden birinin CEO'su olarak milyarlarca dolarlık ekonomik gücü yönetiyor. Zuckerberg, okul atmosferinden kalma alışkanlıkla, Facebook merkezinde rahat kıyafetler ve terlikleriyle çalışırken, TV programları ve konuk olduğu etkinliklere aynı şekilde katılmaktan geri durmuyor.

MICROSOFT GÜÇ VERDİ

Facebook'un değerini yükselten, ekonomik boyutlarını belirleyen aslında Microsoft oldu. Microsoft, Facebook'un yüzde 1.6'sını 240 milyon dolara satın alarak şirketin değerini 15 milyar dolara çıkardı. Microsoft'un iştiraki ile Facebook'un pazar değeri 18 milyar dolara çıktı.

İnternet Stratejileri Danışmanı Atıf Ünaldı'ya göre, Facebook'un yüzde 26'sı ABD ve yurtdışında çok yaygın olaran risk sermayesi şirketlerine ait. Facebook'a ilk yatırım yapan Peter Theil adlı bir 'melek sermayesi' şirketi. Peter Thiel, 500 bin dolar vererek Facebook'un yönetim kuruluna bir üyesini sokmayı başarmış.

KİMİN NE YATIRIMI VAR?

Mayıs 2005'de Accel Partners 12.7 milyon dolar, Nisan 2006'da ise 25 milyon dolar yatırımla Greylock, Meritech Capital Partners Facebook'a destek oldu.

Son yatırım dilimi ise Ekim 2007'de 240 milyon doları Microsoft'a, 50 milyon doları Asya'nın en zengin adamı olan Çinli milyarder Li Ka-Shing'e ve son 10 milyon doları ise Marc Samwer, Oliver Samwer, Alexander Samwer'e ait. Bu yatırımcılar, yönetim kuruluna girerek, Facebook'ta söz sahibi olmuş durumdalar. Facebook'a bundan sonra ortak olmak isteyen yatırımcıların, mevcut yönetim kurulundan onay almak zorunda oluşu, Facebook'un bundan sonraki gidişatını etkileyecek faktörlerden biri. Yeni gelen risk sermayesi (Venture Capital), melek sermaye (Angel Capital) ve her türlü yatırım teklifi bu ekibin değerlendirmesinden geçiyor.

64 MİLYON KİŞİ BURADA

Geçmişi sadece 4 yıla dayanan Facebook'un bugün 64 milyon aktif kullanıcısı var. Her gün ortalama 250 bin yeni kullanıcının üye olduğu sitede kullanıcı sayısı son bir yılda iki kat artı. Facebook kullanıcı profilinin önemli bir bölümü 25 yaş ve üstü. ABD'deki 4 yıllık üniversitelerde okuyan öğrencilerin yüzde 85'i bu sosyal ağın parçası. Dünyada hızla kullanımı artan Facebook'u kullanan ülkeler sıralamasında Türkiye; ABD, Kanada, İngiltere ve Avustralya'dan sonra beşinci sırada yer alıyor. Facebook'un Türkiye'deki kullanıcı sayısı ise 4.2 milyon.

Reklam sektörünün yeni gözdesi

Facebook, internette reklam yapmak isteyen şirketlerin yeni hedef mecrası. Türkiye, bu fırsatı çok da verimli kullanamıyor. Bugün Apple, Nike, Victoria's Secret, Toshiba, Red Bull gibi online reklam kültürünü çok iyi benimsemiş ve pazarlamada farklılık yaratmış şirketlerin dışında, geleneksel medyalardan kolay kolay kopamamış Warner Bros, Disney, P&G, HP, Dell, Sony gibi şirketler ve eBay, AOL, Virgin gibi siber alemin içinden gelen şirketler de online reklama yönelmiş durumda.

İşte Facebook'un tepe yönetimi

- Mark Zuckerberg / Kurucu ve CEO
- Dustin Moskovitz / Mühendislikten Sorumlu Başkan Yardımcısı
- Owen Van Natta / Finanstan Sorumlu Müdür, Operasyon Başkan Yard.
- Matt Kohler / Başkan Yardımcısı - Strateji ve İşletme Operasyonu
- Chris Hughes / Kurucu Yardımcısı
- Peter Thiel / Yatırımcı
- Chamath Palihapitiya / Başkan Yardımcısı - Pazarlama ve Operasyonlar
- Gideon Yu / Finanstan Sorumlu Müdür
- Adam D'Angelo / Finanstan Sorumlu Müdür
- Li Ka-shing / Yatırımcı
- Marc Samwer / Yatırımcı
- Oliver Samwer / Yatırımcı
- Alexander Samwer / Yatırımcı

Youtube'da Trojan Alarmı!


Güvenlik uzmanı Panda, YouTube videolarına giden linkleri barındıran e-maillere karşı uyarıyor. Eğer bunlara tıklanırsa Nabload.CXU adındaki trojan indirilmeye başlanıyor.

Bu trojan bahsi geçen videoyu yine de gösteriyor fakat arka planda farklı zararlı yazılımları da indirmeye başlıyor. Bu zararlılar da bilgisayarda bulunan online hesap şifreleri gibi kişisel verileri taramaya başlıyor.

E-Mail, Portekizce dilinde yazılmış olarak geliyor. Şu şekilde başlıyor ve devam ediyor: "gente, gente, camla... Sem levar para o lado da "maldade", este video que me passaram é realmente muilto interessante"

Mozilla, Firefox 3.0 Beta 3 'ü Sabitliyor


Popüler web tarayıcısının bir sonraki sürümü 3. Beta ile kod dondurma aşamasına girmiş bulunuyor. Merakla beklenen Firefox 3 kod dondurma aşamasına girdi. Haberi bildiren Mozilla arayüz tasarımcısı Mike Beltzner. Test etme süreci pazartesi başlayacak, 13 Şubat’ta ise halka açık bir sürüm yayımlanacak. Firma, Beta 3 çıkana kadar tarayıcı eklentilerinin yüzde 41'ini yeni sürüm ile uyumlu hale getireceğini söylüyor. Fakat güncellemelere göre sadece IE Tab, FasterFox ve Firebug gibi eklentilerin bu grupta olduğunu bildiriliyor.

Nihai sürüm için biraz daha beklenileceği söyleniyor. Beltzner Mozilla'nın "RC sürümlerine geçmeden önce bir kilometre taşı daha eklemek" istediğini bildiriyor ki, burada kastedilen sürüm v3.0 Beta 4.

5 Şubat 2008 Salı

İnternette Savaş Başladı


Microsoft’un yaptığı 44.6 milyar dolarlık teklifi safdışı etmek isteyen Yahoo, Google ile işbirliğini tekrar gündeme getirdi. Microsoft’un Yahoo’ya teklifinin açıklandığı gün Google hisseleri yüzde 9 düştü.

18 aydan bu yana devam eden ve geçtiğimiz cuma günü Microsoft’un Yahoo’ya yaptığı 44.6 milyar dolarlık teklifle yeni bir evreye giren Microsoft’un Yahoo’yu satın alma girişimi, Yahoo ile Google işbirliğini ön plana çıkardı. Yapılan bu yüksek teklife karşın Yahoo’nun stratejisine ilişkin bilgi sahibi bir kaynak, şirketin Microsoft’un 44.6 milyar dolarlık satın alma teklifini geri çevirmek için Google ile işbirliğine gitmeyi düşüneceğini açıkladı. Kaynak, Yahoo yönetiminin Microsoft’un teklifine bir alternatif yaratmak için Google ile aylar önce yaptığı görüşmeleri yeniden başlatmayı planladığını söyledi.

HİSSE BAŞINA 31 DOLAR

İki ayrı kaynağa göre, Microsoft’un hisse başına yaptığı 31 dolarlık teklif, şirketin değerinin altında. Microsoft internette Google’a karşı daha iyi rekabet edebilmenin yollarını ararken Microsoft’un bu nedenle Yahoo’yu satın alma girişimi Google’ı da zor durumda bıraktı. Şirket hisseleri teklifin açıklandığı gün yüzde 9 oranında değer yitirdi.

Cep Telefonlarının Kısa Yolları Şaşırtıyor!


Cep telefonu belki de yüzyılın en büyük icadı. Hayatımızda bir vazgeçilmez olarak çoktan yerini alan cep telefonlarının özelliklerini kullanma kılavuzu sayesinde öğreniyoruz. Bir de kitapçıkta yer almayan GSM operatörlerinin abonelere sunduğu kısa yollar var. Telefonunuzu daha iyi kullanmak için kısa yolları derledik.

Cep telefonları gün içerisinde elimizden düşürmediğimiz, hem telefon hem saat hem ajanda, telefon fihristi, oyun oynama ve çalar saat yerine kullandığımız son yüzyılda belki de en önemli icat. Eğer cihazımız normal bir telefondan öte bir de akıllı telefon olarak tanımlanan PDA’lardan ise iletişimden öte hizmetleri bulabiliyorsunuz. Telefonların özelliklerini kurcalaya kurcalaya, kitapçıkları sayesinde öğreniyoruz.

Bir de bazen kitapçıkta yer almayan, çoğunlukla da telefondan çok GSM operatörleri Turkcell, Vodafone ve Avea’nın kullanıcılara sunduğu cihaz hakkında bilgi almayı veya kullanmayı kolaylaştıran kodlar, kısa sorgulama numaraları var. Son zamanlarda popüler olan kısa kodlara bilinmeyen numaralara cevap vermemek için gönderilen kod eklendi.

Birçoğumuzun, Telekomünikasyon Kurumu’nun cep telefonunda kayıt dışı cihazları yasal hale getirme sürecinde öğrendiğimiz IMEI numarası sorgulama gibi genel kodlar GSM operatörlerinin kodlarına göre azınlıkta kalıyor. Biz de telefon üreticileri ve GSM operatörleriyle görüşerek, elinizin altında bulunduğunda yararı olabilecek USD servislerini bir araya getirdik. IMEI bilgisi öğrenme, cihazlardan ve GSM şirketlerinden bağımsız olarak bütün cep telefonlarında aynı: *#06#

Motorola marka telefonlardaki kullanım kolaylıkları:

Çok kullanılan özellikler telefona kısa yol olarak atanabiliyor. Ortadaki hareket (dolaşım) tuşunda sağa, sola, yukarı, aşağı basarak kullanıcıların kendisinin belirlediği 4 fonksiyona ulaşılabiliyor.

Sağ ve sol seçme tuşlarına basarak kullanıcıların kendisinin belirlediği 2 fonksiyona ulaşılabiliyor.

Cihazın yan tarafında bulunan akıllı tuşa basarak 1 fonksiyona ulaşılabiliyor.

Bazı telefonların tuş takımının üzerinde özel uygulama tuşları var. Örneğin müzik çalara gitmek için özel tuş veya mesajlaşmaya gitmek için özel tuş gibi.

Ses azaltma-artırma tuşları cihazın yan tarafında.

Bu tuşlar bir çağrı geldiğinde müsait değilseniz telefonunuzu meşgule düşürmeye da yarıyor.

Tuş takımında bir tuşa basarak çalma stili değiştirilebilir. Sesliden titreşime veya titreşimden sessize gibi.

Bir fotoğraf çekildiğinde istenirse önceden belirlenmiş bir kişiye çekilen fotoğraf otomatik olarak MMS olarak gönderilebiliyor.

Nokia cep telefonlarında kullanılan kısa kodlar

Series 40 modellerde (*) tuşuna basıldığında resim tam ekran yapılabiliyor. Tekrar aynı tuşa basıldığında resim eski haline dönüyor.

Symbian için (N95 hariç) galeriden resimler açıldığında 7 tuşuna basıldığında resim ilk olarak yakınlaşıyor. Daha sonra yine aynı tuşa basıldığında resim tam ekran yapılıyor. 5 tuşuna basıldığında resim kademeli olarak yakınlaşıyor. 0 (sıfır) tuşuna basıldığında ise resimler kademeli olarak uzaklaşıyor. Resimler yakınlaştırıldığında 2/4/6/8 tuşları kullanılarak istenilen yöne sürüklenebiliyor.

Menüye girildiğinde ekranda görünen 9 klasör veya Mesajlar, Rehber, Ajanda gibi programı rakam tuşlarıyla seçip direkt uygulama ile çalıştırmak mümkün. Eğer ilk sırada Mesajlar varsa 1 tuşuna, ikinci sırada Rehber varsa 2 tuşuna, yedinci sırada saat varsa 7 tuşuna basıldığında bu uygulamalar çalışıyor veya klasörler açılıyor. 0 (sıfır) tuşuna devamlı basılı tutulduğunda Web Browser açılıyor.

Nokia’da telefonun versiyonunu öğrenmek için *#0000#, telefonun Bluetooth adresini öğrenmek için ise *#2820# tuşlanması gerekiyor.

Sony Ericsson marka telefonlardaki kolaylıklar

Walkman telefonlarımızda özel W tuşuyla direkt Walkman’i başlatıyor.

Fotoğraf tuşuna basıldığında direkt fotoğraf makinesi aktif hale geliyor. Bu bazı modellerde direkt lens kapağını da açarak çekime hazır hale getiriyor.

Telefon çalarken ya da titreşimdeyken #’a basınca sesi ya da titreşimi duruyor.

Bekleme anında #’a basılı tutunca telefon sessiz moda alınıyor.

5 yönlü menü, düğmeli telefonlarda tuşun istenen yönüne kısa yol atanabiliyor. Mesela, sol oka basıldığında direkt mesaj yazma menüsüne, sağ oka basıldığında alarm ayarına, üst ok ise direkt takvime ulaştırabiliyor.

Konuşma esnasında telefonun yanındaki üst ve alt ok düğmeleri ile kulaklık sesi açılıp kısılabiliyor.

Telefonun on-off tuşuna bir kez kısa basılarak toplantı modu, genel mod, ofis modu gibi önceden ayarlanmış modlar arasında geçiş yapılabiliyor, telefon sessiz moda da alınabiliyor.

Herhangi bir rehber kaydı, mesaj, fotoğraf ya da mp3 direkt C tuşuna basılarak silinebiliyor.

Mesaj gönderen numara, mesajın üzerindeyken direkt arama tuşuna basılarak aranabiliyor.

İlk Türk Uydusu Hazır


İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi bu yıl uzaya ilk Türk üniversitesi uydusunu göndermeye hazırlanıyor. Uydunun yanı sıra radyo kontrollü uçak üretimini de sürdüren fakültede son olarak Aselsan’ın desteğiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullanımına sunulacak bir uçuş desimülatörü yapıldı. Kendi alanında ilk olan bu desümülatör sayesinde askeri uçuşlar üç boyutlu olarak canlandırılacak.

BİR KİLOLUK UYDU

Uzay Mühedisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alim Rüstem Aslan başkanlığında İTÜ Uzay Bilimleri tarafından yapımı süren ilk Türk üniversite uydusu tamamlandı. Uydunun uçuşa hazır hale geldiğini belirten Prof. Aslan, mayıs ayında Kazakistan’dan fırlatılması düşünülen uydunun fırlatmayı yapacak firmanın sorun yaşaması nedeniyle ağustos ayına kaldığını söyledi. Yaklaşık bir kilogram ağırlığındaki, 10 santimetreküplük uydu, üzerinde bulunan güneş panellerinden kendi enerjisini sağlayacak. Altı ay boyunca dünyaya 635 kilometrelik mesafede kalacak olan uydu, bu süre boyunca dünyanın etrafında dönecek ve üzerine yerleştirilen kamera sayesinde İTÜ’de kurulan sisteme fotoğraflar göndercek. Uydunun içine haberleşme sistemlerinin yeni teknolojilerini denemeye ilişkin çeşitli aygıtların da yerleştirilebileceğine dikkat çeken Prof. Aslan, “Bu uydunun malzemesini 60 bin YTL’ye, uyduyu yapmak için alt yapıyı ise 1 buçuk milyon YTL’ye oluşturduk. Bize maddi destek sağlanırsa, özellikle GSM firmalarının yeni teknolojilerini denemeleri için uydular yapabiliriz” dedi.

İnternette İnanılmaz Dolandırıcılık!


Ümraniye'de, internet üzerinde arkadaşlık sitelerinden tanıştığı kadınlarla buluşup, kadınları sarhoş ederek çantalarından aldığı banka kartlarındaki paraları çektiği iddia eden şahıs yakalandı.

Edinilen bilgiye göre, arkadaşlık sitelerinden tanıştıkları kişi tarafından dolandırılan kadınların, Üsküdar İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne gelerek ihbarda bulunması polisi harekete geçirdi. Dolandırılan kadınların verdikleri ilgi ve ifadeleri dikkate alan Üsküdar Asayiş Büro Amirliği ekipleri aynı kişinin olayı gerçekleştirmesinden şüphelenerek teknik çalışma yaptı. Kadınların yazışma yaptığı sitelere üye olan ekipler, dolandırılan kadınların yazıştığı üyenin önce mail adresinin ardından da yazışmalarını yaptığı bilgisayarın 'IP' adresini tepsi etti. Gerekli yazışmaların ardından IP adresinin kayıtlı olduğu bilgisayarın bulunduğu bulan polis Erdal M.'yi (34) gözaltına aldı.

Emniyet'teki sorgusunda suçunu itiraf eden zanlının, "Benim geçim kaynağım da bu!", diyerek kendini savunduğu öğrenildi. Aralarında doktor, öğretmen dahil birçok kadını benzer yöntemle soyan zanlının bir süre yazıştığı kadınların güvenini kazanarak, buluştuğu kadına aşık olduğunu söyleyerek cebinden çıkardığı SIM kartlardan birini kadına verip, "Bundan sonra senle bu hattan konuşalım." dediği öğrenildi.

Telefon hattına kontör yüklemek istediğini söyleyen zanlı kendi banka kartını çıkarıp bir bankamatikten kontör yüklemeye çalışıyor. Kartta para kalmadığını söyleyen zanlı kadından banka kartını alıp şifresini öğrenerek hatta kontör yüklüyor. Birlikte alkol aldığı kadınını sızmasından yararlanan zanlı çantasından banka kartını aldığı kadının hesabındaki tüm parayı çekerek sırra kadem basıyor.

Kadınların bin 800 YTL parasını çalan ve hırsızlıktan sabıkası bulunan Erdal M., çıkarıldığı mahkemece "nitelikli dolandırıcılık" suçunu işlemekten tutuklanarak Ümraniye Cezaevi'ne gönderilirken; benzer yöntemle dolandırılan bir çok kadının da Üsküdar İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne gelerek başvuru yaptığı öğrenildi.

1 Şubat 2008 Cuma

Ağlatmayan Soğan Geliyor


Yeni Zelandalı ve Japon bilim insanları, ağlatmayan soğan ürettiler.Tüm dünyanın aşçılarını gözyaşına boğan geni çıkararak ağlatmayan soğan prototipini geliştiren Yeni Zelanda tarım ar-ge kuruluşu, yeni tip soğanın 10 yıl içinde piyasaya çıkmasını umuyor.

Japon araştırmacıların 2002'de soğanın içinde var olan ve gözyaşına neden olan geni keşfetmelerinin ardından, Yeni Zelanda'da başlayan araştırma programında yer alan Colin Eady, "İlk başta gözyaşına neden olan maddenin soğanı kesme eylemiyle kendiliğinden ortaya çıktığını düşünüyorduk. Ama Japon bilim insanları bize bu maddenin bir enzimle kontrol edildiğini gösterdiler" diye konuştu.

Yeni Zelanda'daki teknolojinin soğanlara DNA nakline olanak tanıdığını ve bu DNA'nın gözyaşına yol açan genin aktif hale gelmesine engel olacağını söyleyen Yeni Zelandalı araştırmacı, kısa süre önce Hollanda'daki bir sempozyumda sunulan buluşun, uzmanların büyük ilgisiyle karşılaştığını kaydetti.

Eady, sanayinin böyle bir ürün için kuvvetli beklentisine karşın, ağlatmayan soğanın mutfaklara girmesi için 10-15 yıl gerektiğini söyledi.

AyBEROZ

AyBEROZ
Alışverişin en güzeli